Körlük Kitap İncelemesi
Trafik ışıklarında ışığın yeşil olmasını bekleyen adam, aniden kör olur. Trafikte arabayla kalmasıyla çevredeki insanlar yardıma gelir ve kör adamın yanına gelen biri onu evine kadar götürmeye yardım eder. Evinde eşini beklemeye başlayan kör adam, kısa bir süre sonra eşi geldiğinde durumu açıklar. Beraber doktora gitmek için hazırlandıklarında yardım için gelen kişinin, arabalarını çaldığını öğrenirler. Taksiyle göz doktoruna giderler ancak doktor tüm incelemelere rağmen herhangi bir sorun olmadığını söylemiştir. Bu sırada arabayı kaçıran hırsız, panikle arabayı park ettiği yerde kör olmuştur. Hastalığın ne olduğunu öğrenmeye çalışan doktor evinde araştırmalar yaparken, o da bir anda kör olur. Ardından doktorun muayene ettiği bir genç kız da kör olmuştur. Doktor, kör olduğu günün yarınında eşi tarafından fark edilir ve bunun bir körlük salgını olduğunu düşünmüştür. Hastanenin klinik şefiyle bunu konuşmasının ardından sağlık bakanına kadar körlük salgın haberi ulaşmıştır. Doktor, bakanlık tarafından karantinaya alınır. Bakanlık tüm körler ve körlük şüphesi olanları bir akıl hastanesi binasına yerleştirmeye karar verir. Doktor, karısı ve diğer muayenesine gelen 4 kişiyi hastaneye getirilmiştir. Doktor ve karısı, diğer 4 kişiyle tanışırlar. Bunlar hırsız, ilk kör, genç kız ve şaşı çocuktur. Beraber bir düzen tutmaya kurmaya başlarlar. Kısa süre sonra tüm temas edenler gelmeye devam ettikçe artık tuvaletin ve yemeğin de düzeni kalmamıştır. Çıkan bir yangın sonucu hastaneden beraber kaçıp, beraber hayatta kalmaya çalışırlar. Bir gün ilk kör görmeye başlayarak, sırayla tüm körlerin gözleri görmeye başlar.
İlk dikkatimi çeken kısım, doktorun karısının kör olmasa bile eşiyle hastanede kalmaya başlamasıdır. Burada gerçek sevgiyi hatta “aşktan kör olmak” gibi bir anlam çıkartıyorum. Gerçekten bir insan, sevdiğinin hayatı boyunca yanında olmak ister ne pahasına olursa olsun, iyi veya kötü başlarına ne gelirse gelsin beraber olmak ister. Doktorun karısı da tüm hikaye boyunca Doktor’un hep yanında ve en büyük destekçisi oluyor. Kör olmaktan daha çok eşini yalnız bırakmaktan korkmaktadır. Aslında büyük bir aşk olarak anlatılmasa da bu yaşanan durum sevgi bence en büyük sevgi örneğidir.
Hastanede ilk başta düzen sağlamaya başlamışlarken, zamanla yeni körler aralarına katılıyor. Bir zaman sonra düzen ortadan kalktıkça körler, tuvaletlerini dahi artık tüm herkesin yaptığı yere gidip yapmaya başlıyor. Bu durum insanların düşünce olarak da ne kadar iğrençleşebileceğinin de kanıtıdır. İnsanların birbirini görmelerinin, yapılacağı yanlışların söylenmesinin aslında toplumsal düzen de ne kadar önemli olduğunu anlamamı sağlamıştır. Yaşadığı yeri bu denli pis kullanan ve görmediği halde beraber kullanan insanlara saygı göstermemenin çok yanlış olduğu bir gerçektir. İlginç olan ise bir yanlışın, diğer herkes için artık doğruya dönüşmesidir. Birlik olarak bir zaman sonra aynı yere yanlışı yapmaları aslında bir yanlışın “kör” insanları nasıl etkilediğini ve aynı yanlışa sürüklediğini göstermektedir.
“Körlük” bence kitapta bir nevi cahilliği de temsil ediyor. Toplumunda insanların birbirleri arasında etkileşimi kör yani cahil birinin etrafını nasıl etkileyeceğini göstermiş oluyor. Gerçek Dünya’da da böyle insanlar bir cahilin sözüne inanıp, zincirleme şekilde toplumsal olarak gerilemeye başlıyor. Bu gerileme bir zaman sonra kaçınılmaz bir yıkıma son açabiliyor. İnsanları cahil olan toplumlarda, aynı körler gibi bir yanlışın peşinden gitmek daha popülerdir çünkü araştırmak ve doğru olanı yapmak daha zordur. “Kötülük daima en kolay yapılan şeydir” sözü işte bu insanların varlığının olduğu yerde huzur ve düzenin neden olmadığını göstermektedir.
“Biz zaten kördük, gördüğü halde görmeyen körler” kitabın sonlarında geçen bu söz kitapta en çok dikkatimi çeken sözdür. Aslında hepimiz gördüğümüzü mü düşünüyoruz? Neyi görüyoruz? Nasıl görüyoruz? Gibi birçok soruyu kendime sormamı sağlamıştır. Vardığım sonuç ise aslında görünenle, gerçeklik arasındaki farkı “görmek” oluşturmaktır. Bizler kör olduğumuz sürece çevremize bencil olacağımızı, sorunların çıkacağını bilmeliyiz. Gerçek görmenin sadece gözlerimizle değil, sorgulayarak, anlayarak ve dinleyerek olacağını anlıyorum. İnsanoğlu gerçekten görmeye başladığında Dünya ve kendi için iyi bir şeyler yapmaya başlayacaktır.
Alevi en parlak olan mum yolu aydınlatan mumdur.
İbrahim Can ERDOĞAN